Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Rahman Suresi (Rahmân Sûresî) okunuşu ve anlamı

الرَّحْمَنُ (١)

1-)

Diyanet: Rahmân, Kur'an'ı öğretti.

Diyanet Vakfı: Çok merhametli(Allah)

E. Hamdi Yazır: Rahmân (çok merhametli olan Allah)

عَلَّمَ الْقُرْآنَ (٢)

2-)

Diyanet: Rahmân, Kur'an'ı öğretti.

Diyanet Vakfı: Kur'an'ı öğretti.

E. Hamdi Yazır: Kurân'ı öğretti.

خَلَقَ الْإِنْسَانَ (٣)

3-)

Diyanet: İnsanı yarattı.

Diyanet Vakfı: İnsanı yarattı.

E. Hamdi Yazır: İnsanı yarattı.

عَلَّمَهُ الْبَيَانَ (٤)

4-)

Diyanet: Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti.

Diyanet Vakfı: Ona açıklamayı öğretti.

E. Hamdi Yazır: Ona beyanı öğretti.

الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ (٥)

5-)

Diyanet: Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.

Diyanet Vakfı: Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte) dir.

E. Hamdi Yazır: Güneş de ay da bir hesab iledir.

وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ (٦)

6-)

Diyanet: Otlar ve ağaçlar (Allah'a) boyun eğerler.

Diyanet Vakfı: Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.

E. Hamdi Yazır: Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.

وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ (٧)

7-)

Diyanet: Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.

Diyanet Vakfı: Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.

E. Hamdi Yazır: Göğü yükseltti ve mizanı koydu.

أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ (٨)

8-)

Diyanet: Ölçüde haddi aşmayın.

Diyanet Vakfı: Sakın dengeyi bozmayın.

E. Hamdi Yazır: Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.

وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ (٩)

9-)

Diyanet: Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın.

Diyanet Vakfı: Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.

E. Hamdi Yazır: Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.

وَالْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ (١٠)

10-)

Diyanet: Allah, yeri yaratıklar için var etti.

Diyanet Vakfı: Allah, yeri canlılar için yaratmıştır.

E. Hamdi Yazır: (Allah) yeri mahlukat için (aşağıya) koydu.

فِيهَا فَاكِهَةٌ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْأَكْمَامِ (١١)

11-)

Diyanet: Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

Diyanet Vakfı: Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

E. Hamdi Yazır: Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

وَالْحَبُّ ذُو الْعَصْفِ وَالرَّيْحَانُ (١٢)

12-)

Diyanet: Yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır.

Diyanet Vakfı: Yapraklı daneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

E. Hamdi Yazır: Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (١٣)

13-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ (١٤)

14-)

Diyanet: Allah, insanı pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.

Diyanet Vakfı: Allah insanı, pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

E. Hamdi Yazır: Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

وَخَلَقَ الْجَانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍ (١٥)

15-)

Diyanet: "Cin"i de yalın bir ateşten yarattı.

Diyanet Vakfı: Cinleri öz ateşten yarattı.

E. Hamdi Yazır: Cinleri de hâlis ateşten yarattı.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (١٦)

16-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: O halde, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ (١٧)

17-)

Diyanet: O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

Diyanet Vakfı: (O,) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

E. Hamdi Yazır: (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (١٨)

18-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ (١٩)

19-)

Diyanet: (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.

Diyanet Vakfı: İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.

E. Hamdi Yazır: (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.

بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ (٢٠)

20-)

Diyanet: (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.

Diyanet Vakfı: Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.

E. Hamdi Yazır: Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٢١)

21-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ (٢٢)

22-)

Diyanet: O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.

Diyanet Vakfı: İkisinden de inci ve mercan çıkar.

E. Hamdi Yazır: İkisinden de inci ve mercan çıkar.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٢٣)

23-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ (٢٤)

24-)

Diyanet: Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O'nundur.

Diyanet Vakfı: Denizde yüce dağlar gibi yükselen gemiler de O'nundur.

E. Hamdi Yazır: Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٢٥)

25-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ (٢٦)

26-)

Diyanet: Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.

Diyanet Vakfı: Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak.

E. Hamdi Yazır: Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.

وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ (٢٧)

27-)

Diyanet: Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.

Diyanet Vakfı: Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak.

E. Hamdi Yazır: Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٢٨)

28-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

يَسْأَلُهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ (٢٩)

29-)

Diyanet: Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O'ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.

Diyanet Vakfı: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.

E. Hamdi Yazır: Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٠)

30-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ الثَّقَلَانِ (٣١)

31-)

Diyanet: Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!

Diyanet Vakfı: Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alacağız.

E. Hamdi Yazır: Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٢)

32-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ (٣٣)

33-)

Diyanet: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.

Diyanet Vakfı: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.

E. Hamdi Yazır: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Allah'ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٤)

34-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ (٣٥)

35-)

Diyanet: Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.

Diyanet Vakfı: Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.

E. Hamdi Yazır: Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٦)

36-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz

فَإِذَا انْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ (٣٧)

37-)

Diyanet: Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)

Diyanet Vakfı: Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu zaman,

E. Hamdi Yazır: Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٣٨)

38-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْأَلُ عَنْ ذَنْبِهِ إِنْسٌ وَلَا جَانٌّ (٣٩)

39-)

Diyanet: İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.

Diyanet Vakfı: İşte o gün insana da cine de günahı sorulmaz.

E. Hamdi Yazır: İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٤٠)

40-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ (٤١)

41-)

Diyanet: Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

Diyanet Vakfı: Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

E. Hamdi Yazır: Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٤٢)

42-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ (٤٣)

43-)

Diyanet: İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir.

Diyanet Vakfı: İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennemdir.

E. Hamdi Yazır: İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.

يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ (٤٤)

44-)

Diyanet: Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler.

Diyanet Vakfı: Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

E. Hamdi Yazır: Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٤٥)

45-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ (٤٦)

46-)

Diyanet: Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır.

Diyanet Vakfı: Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır.

E. Hamdi Yazır: Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٤٧)

47-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

ذَوَاتَا أَفْنَانٍ (٤٨)

48-)

Diyanet: İki cennet de (ağaçlar, meyveler, rengârenk bitkiler gibi) çeşit çeşit güzelliklerle bezenmiştir.

Diyanet Vakfı: İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

E. Hamdi Yazır: İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٤٩)

49-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ (٥٠)

50-)

Diyanet: İçlerinde akan iki pınar vardır.

Diyanet Vakfı: İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

E. Hamdi Yazır: İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٥١)

51-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فِيهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ (٥٢)

52-)

Diyanet: İkisinde de her meyveden çift çift vardır.

Diyanet Vakfı: İkisinde de her türlü meyveden çift çift vardır.

E. Hamdi Yazır: İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٥٣)

53-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

مُتَّكِئِينَ عَلَى فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ (٥٤)

54-)

Diyanet: Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki cennetin meyveleri (zahmetsizce alınacak kadar) yakındır.

Diyanet Vakfı: Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır.

E. Hamdi Yazır: Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٥٥)

55-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ (٥٦)

56-)

Diyanet: Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.

Diyanet Vakfı: Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

E. Hamdi Yazır: Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٥٧)

57-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ (٥٨)

58-)

Diyanet: Onlar sanki yakut ve mercandır.

Diyanet Vakfı: Sanki onlar yakut ve mercandırlar.

E. Hamdi Yazır: Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٥٩)

59-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

هَلْ جَزَاءُ الْإِحْسَانِ إِلَّا الْإِحْسَانُ (٦٠)

60-)

Diyanet: İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.

Diyanet Vakfı: İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?

E. Hamdi Yazır: İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٦١)

61-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِ (٦٢)

62-)

Diyanet: Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

Diyanet Vakfı: Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

E. Hamdi Yazır: Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٦٣)

63-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

مُدْهَامَّتَانِ (٦٤)

64-)

Diyanet: O iki cennet koyu yeşil renktedir.

Diyanet Vakfı: Bu cennetler koyu yeşildirler.

E. Hamdi Yazır: (Bu cennetler) yemyeşildirler.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٦٥)

65-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ (٦٦)

66-)

Diyanet: İçlerinde kaynayan iki pınar vardır.

Diyanet Vakfı: İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

E. Hamdi Yazır: İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٦٧)

67-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فِيهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ (٦٨)

68-)

Diyanet: İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır.

Diyanet Vakfı: İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır.

E. Hamdi Yazır: İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٦٩)

69-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ (٧٠)

70-)

Diyanet: Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel dilberler vardır.

Diyanet Vakfı: İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar vardır.

E. Hamdi Yazır: İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٧١)

71-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ (٧٢)

72-)

Diyanet: Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir.

Diyanet Vakfı: Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş hûriler vardır.

E. Hamdi Yazır: Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٧٣)

73-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ (٧٤)

74-)

Diyanet: Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.

Diyanet Vakfı: Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.

E. Hamdi Yazır: Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٧٥)

75-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

مُتَّكِئِينَ عَلَى رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ (٧٦)

76-)

Diyanet: Onlar yeşil yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar, (nimetlenirler).

Diyanet Vakfı: Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel döşemelere yaslanırlar.

E. Hamdi Yazır: Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.

فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (٧٧)

77-)

Diyanet: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Diyanet Vakfı: Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

E. Hamdi Yazır: Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ (٧٨)

78-)

Diyanet: Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir.

Diyanet Vakfı: Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir.

E. Hamdi Yazır: Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim