Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Mürselat Suresi Diyanet Vakfı Meali (Mürselât Sûresî)

وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا. (١)

1-) Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere;

فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا. (٢)

2-) Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara;

وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا. (٣)

3-) (Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;

فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا. (٤)

4-) (Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;

فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا. (٥)

5-) Öğüt telkin edenlere;

عُذْرًا أَوْ نُذْرًا. (٦)

6-) (Allah'a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için.

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ. (٧)

7-) Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!

فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ. (٨)

8-) Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ. (٩)

9-) Gökkubbe yarıldığı zaman,

وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ. (١٠)

10-) Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman ,

وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ. (١١)

11-) Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).

لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ. (١٢)

12-) (Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?

لِيَوْمِ الْفَصْلِ. (١٣)

13-) Ayırım gününe.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ. (١٤)

14-) (Resûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (١٥)

15-) O gün (Peygamber'i ve ahireti) yalan sayanların vay haline!

أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ. (١٦)

16-) Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi?

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ. (١٧)

17-) Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.

كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ. (١٨)

18-) İşte biz suçlulara böyle yaparız!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (١٩)

19-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ. (٢٠)

20-) (Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?

فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ. (٢١)

21-) İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.

إِلَى قَدَرٍ مَعْلُومٍ. (٢٢)

22-) Belli bir süreye kadar.

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ. (٢٣)

23-) Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٢٤)

24-) O gün (hakikatleri) yalan sayanların vayhaline!

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا. (٢٥)

25-) Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?

أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا. (٢٦)

26-) Dirilere ve ölülere .

وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا. (٢٧)

27-) Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٢٨)

28-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

انْطَلِقُوا إِلَى مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ. (٢٩)

29-) (İnkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!

انْطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ. (٣٠)

30-) Üç kola ayrılmış,bir gölgeğe gidin.

لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ. (٣١)

31-) Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır.

إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ. (٣٢)

32-) O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.

كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ. (٣٣)

33-) Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٣٤)

34-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

هَذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ. (٣٥)

35-) Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.

وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ. (٣٦)

36-) Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٣٧)

37-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ. (٣٨)

38-) (O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.

فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ. (٣٩)

39-) (Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٠)

40-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ. (٤١)

41-) Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında,

وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ. (٤٢)

42-) Canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasındadırlar.

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ. (٤٣)

43-) (Kendilerine:) "İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için" (denir).

إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ. (٤٤)

44-) İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٥)

45-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ. (٤٦)

46-) (Ey inkârcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٧)

47-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ. (٤٨)

48-) Onlar, kendilerine: "Allah'ın huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler:

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٩)

49-) O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ. (٥٠)

50-) Onlar artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar.

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim