Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Mearic Suresi Elmalılı Hamdi Yazır Meali (Me'âric Sûresî)

سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ. (١)

1-) Bir isteyen, olacak azabı istedi.

لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ. (٢)

2-) Kâfirler için onu savacak yok.

مِنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ. (٣)

3-) O, derece ve makamların sahibi Allah'tandır.

تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ. (٤)

4-) Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.

فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا. (٥)

5-) O halde güzel bir sabır ile sabret.

إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا. (٦)

6-) Çünkü onlar onu uzak görürler.

وَنَرَاهُ قَرِيبًا. (٧)

7-) Biz ise onu yakın görüyoruz.

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ. (٨)

8-) O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ. (٩)

9-) Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.

وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا. (١٠)

10-) Dost dostun halini soramaz.

يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ. (١١)

11-) Birbirlerine gösterilirler. Suçlu o günün azabından kurtulmak için fidye vermek ister; oğullarını,

وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ. (١٢)

12-) Eşini ve kardeşini,

وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْوِيهِ. (١٣)

13-) Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini,

وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ. (١٤)

14-) Ve yeryüzünde bulunanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin.

كَلَّا إِنَّهَا لَظَى. (١٥)

15-) Hayır, o alevlenen bir ateştir.

نَزَّاعَةً لِلشَّوَى. (١٦)

16-) Derileri kavurur, soyar.

تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّى. (١٧)

17-) Çağırır, sırtını dönüp gideni,

وَجَمَعَ فَأَوْعَى. (١٨)

18-) Mal toplayıp kasada yığanı,

إِنَّ الْإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا. (١٩)

19-) Doğrusu insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır.

إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا. (٢٠)

20-) Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır.

وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا. (٢١)

21-) Kendisine hayır dokundu mu cimrilik eder.

إِلَّا الْمُصَلِّينَ. (٢٢)

22-) Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.

الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ. (٢٣)

23-) Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.

وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ. (٢٤)

24-) Onların mallarında belli bir hak vardır,

لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ. (٢٥)

25-) Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.

وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ. (٢٦)

26-) Onlar ki ceza gününü tasdik ederler.

وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ. (٢٧)

27-) Rablerinin azabından korkarlar.

إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ. (٢٨)

28-) Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ. (٢٩)

29-) Onlar ki ırzlarını korurlar.

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ. (٣٠)

30-) Ancak zevcelerine ve cariyelerine karşı hariç. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar.

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ. (٣١)

31-) Bundan ötesini isteyenler, var ya işte onlar haddi aşanlardır.

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ. (٣٢)

32-) Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.

وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ. (٣٣)

33-) Şahitliklerinde dürüsttürler.

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ. (٣٤)

34-) Namazlarına devam ederler.

أُولَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ. (٣٥)

35-) İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.

فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ. (٣٦)

36-) Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar:

عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ. (٣٧)

37-) Sağdan ve soldan bölük bölük.

أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ. (٣٨)

38-) Onlardan herbiri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ. (٣٩)

39-) Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık.

فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ. (٤٠)

40-) Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter.

عَلَى أَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ. (٤١)

41-) Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.

فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ. (٤٢)

42-) O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.

يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَى نُصُبٍ يُوفِضُونَ. (٤٣)

43-) O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.

خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ذَلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ. (٤٤)

44-) Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim