Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Nebe Suresi Elmalılı Hamdi Yazır Meali (Nebe' Sûresî)

عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ. (١)

1-) Birbirlerine neyi soruyorlar?

عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ. (٢)

2-) O büyük haberden (kıyametten) mi?

الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ. (٣)

3-) Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.

كَلَّا سَيَعْلَمُونَ. (٤)

4-) Hayır, ilerde bilecekler.

ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ. (٥)

5-) Hayır hayır, ilerde bilecekler.

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا. (٦)

6-) Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?

وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا. (٧)

7-) Dağları da birer kazık kılmadık mı?

وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا. (٨)

8-) Sizleri çift çift yarattık.

وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا. (٩)

9-) Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا. (١٠)

10-) Geceyi bir örtü yaptık.

وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا. (١١)

11-) Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık.

وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا. (١٢)

12-) Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.

وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا. (١٣)

13-) İçlerine ışık saçan bir kandil astık.

وَأَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا. (١٤)

14-) Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.

لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا. (١٥)

15-) Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.

وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا. (١٦)

16-) Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler (çıkaralım diye).

إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا. (١٧)

17-) Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur.

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا. (١٨)

18-) O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا. (١٩)

19-) Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا. (٢٠)

20-) Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur.

إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا. (٢١)

21-) Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.

لِلطَّاغِينَ مَآبًا. (٢٢)

22-) Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.

لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا. (٢٣)

23-) Orada çağlarca kalacaklardır.

لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا. (٢٤)

24-) Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.

إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا. (٢٥)

25-) Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler).

جَزَاءً وِفَاقًا. (٢٦)

26-) Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.

إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا. (٢٧)

27-) Çünkü onlar hiçbir hesap ummazlardı.

وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا. (٢٨)

28-) Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.

وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا. (٢٩)

29-) Biz ise herşeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.

فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا. (٣٠)

30-) (Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız" (denir).

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا. (٣١)

31-) Kuşkusuz takva sahipleri için bir kurtuluş var.

حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا. (٣٢)

32-) Bahçeler var, bağlar var.

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا. (٣٣)

33-) Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

وَكَأْسًا دِهَاقًا. (٣٤)

34-) Dopdolu kadehler var.

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا. (٣٥)

35-) Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.

جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا. (٣٦)

36-) (Bunlar) Rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).

رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا. (٣٧)

37-) O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rah-mân'dır. Hiç kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.

يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا. (٣٨)

38-) O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.

ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا. (٣٩)

39-) İşte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.

إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا. (٤٠)

40-) Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım."

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim