Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Mutaffifin Suresi Diyanet Meali (Mutaffifîn Sûresî)

وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ. (١)

1-) Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!

الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ. (٢)

2-) Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.

وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ. (٣)

3-) Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.

أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ. (٤)

4-) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

لِيَوْمٍ عَظِيمٍ. (٥)

5-) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ. (٦)

6-) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ. (٧)

7-) Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak "Siccîn"dedir.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ. (٨)

8-) "Siccîn"in ne olduğunu sen ne bileceksin.

كِتَابٌ مَرْقُومٌ. (٩)

9-) O, yazılmış bir kitaptır.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (١٠)

10-) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!

الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ. (١١)

11-) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!

وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ. (١٢)

12-) Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.

إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ. (١٣)

13-) Ona âyetlerimiz okununca, "Eskilerin masalları" der.

كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ. (١٤)

14-) Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.

كَلَّا إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ. (١٥)

15-) Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.

ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ. (١٦)

16-) Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.

ثُمَّ يُقَالُ هَذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ. (١٧)

17-) Sonra da onlara, "Yalanlamakta olduğunuz işte budur" denecektir.

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ. (١٨)

18-) Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı "İlliyyûn"dadır.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ. (١٩)

19-) "İlliyyûn"un ne olduğunu sen ne bileceksin.

كِتَابٌ مَرْقُومٌ. (٢٠)

20-) O, yazılmış bir kitaptır.

يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ. (٢١)

21-) Ona, Allah'a yakın olanlar şâhit olur.

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ. (٢٢)

22-) Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ. (٢٣)

23-) Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.

تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ. (٢٤)

24-) Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.

يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ. (٢٥)

25-) Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.

خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ. (٢٦)

26-) Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.

وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْنِيمٍ. (٢٧)

27-) O içeceğin katkısı tesnimdir.

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ. (٢٨)

28-) Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler.

إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ. (٢٩)

29-) Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.

وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ. (٣٠)

30-) Mü'minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.

وَإِذَا انْقَلَبُوا إِلَى أَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهِينَ. (٣١)

31-) Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاءِ لَضَالُّونَ. (٣٢)

32-) Mü'minleri gördükleri vakit, "Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir" diyorlardı.

وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ. (٣٣)

33-) Hâlbuki onlar, mü'minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ. (٣٤)

34-) İşte bugün de mü'minler kâfirlere gülerler.

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ. (٣٥)

35-) Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.

هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ. (٣٦)

36-) Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim