Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Mürselat Suresi Elmalılı Hamdi Yazır Meali (Mürselât Sûresî)

وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا. (١)

1-) Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,

فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا. (٢)

2-) Büküp devirenlere,

وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا. (٣)

3-) Yaydıkça yayanlara,

فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا. (٤)

4-) Seçip ayıranlara,

فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا. (٥)

5-) Bir öğüt bırakanlara,

عُذْرًا أَوْ نُذْرًا. (٦)

6-) Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ. (٧)

7-) Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.

فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ. (٨)

8-) Hani o yıldızlar silindiği zaman,

وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ. (٩)

9-) Gök yarıldığı zaman,

وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ. (١٠)

10-) Dağlar savrulduğu zaman,

وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ. (١١)

11-) Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,

لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ. (١٢)

12-) Bunlar hangi güne ertelendiler?

لِيَوْمِ الْفَصْلِ. (١٣)

13-) Hüküm gününe..

وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ. (١٤)

14-) Bildin mi, nedir o hüküm günü?

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (١٥)

15-) O gün yalanlayanların vay haline!

أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ. (١٦)

16-) Biz, öncekileri helak etmedik mi?

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ. (١٧)

17-) Sonra geridekileri de onlara katarız.

كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ. (١٨)

18-) Biz suçlulara böyle yaparız.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (١٩)

19-) O gün yalanlayanların vah haline!

أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ. (٢٠)

20-) Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?

فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ. (٢١)

21-) Onu sağlam bir yerde oturttuk.

إِلَى قَدَرٍ مَعْلُومٍ. (٢٢)

22-) Belli bir süreye kadar.

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ. (٢٣)

23-) Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٢٤)

24-) O gün yalanlayanların vay haline!

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا. (٢٥)

25-) Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?

أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا. (٢٦)

26-) Gerek diriler, gerekse ölüler için.

وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا. (٢٧)

27-) Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٢٨)

28-) O gün yalanlayanların vay haline!

انْطَلِقُوا إِلَى مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ. (٢٩)

29-) (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."

انْطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ. (٣٠)

30-) "Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme)."

لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ. (٣١)

31-) O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.

إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ. (٣٢)

32-) O, saray gibi kıvılcımlar atar.

كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ. (٣٣)

33-) Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٣٤)

34-) O gün yalanlayanların vay haline!

هَذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ. (٣٥)

35-) Bugün, konuşamıyacakları gündür.

وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ. (٣٦)

36-) Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٣٧)

37-) O gün yalanlayanların vay haline!

هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ. (٣٨)

38-) Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.

فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ. (٣٩)

39-) Bir hileniz varsa beni atlatın.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٠)

40-) O gün yalanlayanların vay haline!

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ. (٤١)

41-) Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.

وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ. (٤٢)

42-) Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar.

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ. (٤٣)

43-) (Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için" (denir).

إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ. (٤٤)

44-) İşte biz güzel amel işleyenleri böyle mükafatlandırırız.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٥)

45-) O gün yalanlayanların vay haline!

كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ. (٤٦)

46-) Yiyin, zevklenin biraz, çünkü siz suçlularsınız.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٧)

47-) O gün yalanlayanların vay haline!

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ. (٤٨)

48-) Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman etmezler.

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ. (٤٩)

49-) Vay haline o gün yalanlayanların!

فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ. (٥٠)

50-) Artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar?

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim