Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Gaşiye Suresi (Ğâşiye Sûresî) okunuşu ve anlamı

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ (١)

1-)

Diyanet: Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?

Diyanet Vakfı: (Resûlüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?

E. Hamdi Yazır: O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ (٢)

2-)

Diyanet: O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.

Diyanet Vakfı: O gün bir takım yüzler zelildir,

E. Hamdi Yazır: Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.

عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ (٣)

3-)

Diyanet: Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.

Diyanet Vakfı: Durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,

E. Hamdi Yazır: Çalışmış, yorulmuştur.

تَصْلَى نَارًا حَامِيَةً (٤)

4-)

Diyanet: Kızgın ateşe girerler.

Diyanet Vakfı: Kızgın ateşe girer.

E. Hamdi Yazır: Kızışmış bir ateşe girer.

تُسْقَى مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ (٥)

5-)

Diyanet: Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

Diyanet Vakfı: Onlara kaynar su pınarından içirilir.

E. Hamdi Yazır: Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.

لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ (٦)

6-)

Diyanet: Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.

Diyanet Vakfı: Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur,

E. Hamdi Yazır: Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.

لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ (٧)

7-)

Diyanet: O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

Diyanet Vakfı: O ise ne besler ne de açlığı giderir.

E. Hamdi Yazır: O da ne besler, ne de açlığı giderir.

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌ (٨)

8-)

Diyanet: O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.

Diyanet Vakfı: O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar,

E. Hamdi Yazır: Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur.

لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ (٩)

9-)

Diyanet: Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.

Diyanet Vakfı: (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır,

E. Hamdi Yazır: Yaptığından hoşnuttur.

فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ (١٠)

10-)

Diyanet: Yüksek bir cennettedirler.

Diyanet Vakfı: Yüce bir cennettedirler.

E. Hamdi Yazır: Yüksek bir cennettedir.

لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً (١١)

11-)

Diyanet: Orada hiçbir boş söz işitmezler.

Diyanet Vakfı: Orada boş bir söz işitmezler.

E. Hamdi Yazır: Orada boş bir söz işitmez.

فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ (١٢)

12-)

Diyanet: Orada akan bir kaynak vardır.

Diyanet Vakfı: Orada (cennette) devamlı akan bir pınar,

E. Hamdi Yazır: Orada akan bir kaynak,

فِيهَا سُرُرٌ مَرْفُوعَةٌ (١٣)

13-)

Diyanet: Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

Diyanet Vakfı: Yükseltilmiş tahtlar,

E. Hamdi Yazır: Yükseltilmiş divanlar,

وَأَكْوَابٌ مَوْضُوعَةٌ (١٤)

14-)

Diyanet: Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

Diyanet Vakfı: Konulmuş kadehler,

E. Hamdi Yazır: Konulmuş kadehler,

وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ (١٥)

15-)

Diyanet: Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

Diyanet Vakfı: Sıra sıra dizilmiş yastıklar,

E. Hamdi Yazır: Dizilmiş koltuklar, yastıklar,

وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ (١٦)

16-)

Diyanet: Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

Diyanet Vakfı: Serilmiş halılar vardır.

E. Hamdi Yazır: Serilmiş halılar vardır.

أَفَلَا يَنْظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ (١٧)

17-)

Diyanet: Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!

Diyanet Vakfı: (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?

E. Hamdi Yazır: Bakmıyorlar mı o develere, nasıl yaratılmış?

وَإِلَى السَّمَاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ (١٨)

18-)

Diyanet: Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!

Diyanet Vakfı: Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiş?

E. Hamdi Yazır: Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş?

وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ (١٩)

19-)

Diyanet: Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir!

Diyanet Vakfı: Dağların nasıl dikildiğine, bakmazlar mı?

E. Hamdi Yazır: Bakmıyorlar mı dağlara, nasıl dikilmiş?

وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ (٢٠)

20-)

Diyanet: Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!

Diyanet Vakfı: Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?

E. Hamdi Yazır: Yere bakmıyorlar mı, nasıl yayılmış?

فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ (٢١)

21-)

Diyanet: Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.

Diyanet Vakfı: O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin.

E. Hamdi Yazır: Haydi öğüt ver; sen şimdi sırf bir öğütçüsün.

لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُصَيْطِرٍ (٢٢)

22-)

Diyanet: Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.

Diyanet Vakfı: Onların üzerinde bir zorba değilsin.

E. Hamdi Yazır: Onların üzerinde bir zorba değilsin.

إِلَّا مَنْ تَوَلَّى وَكَفَرَ (٢٣)

23-)

Diyanet: Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.

Diyanet Vakfı: Ancak yüz çevirir inkâr ederse,

E. Hamdi Yazır: Ancak kim yüz çevirir ve kâfir olursa,

فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ (٢٤)

24-)

Diyanet: Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır.

Diyanet Vakfı: İşte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.

E. Hamdi Yazır: Allah ona en büyük azap ile azap edecek.

إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ (٢٥)

25-)

Diyanet: Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir.

Diyanet Vakfı: Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir.

E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz onlar döne dolaşa bize gelecekler.

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ (٢٦)

26-)

Diyanet: Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

Diyanet Vakfı: Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

E. Hamdi Yazır: Sonra da bize hesap verecekler.

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim